Açıklama

"Akıllısıyla, safıyla

Eşittir bütün insanlar"

"Libertéégalitéfraternité"ye izdüşüm gibi sanki!

Peki! Öyle mi gerçekten?

Bu söz nereden ve hangi yıl?

Hani hep eleştiririz ya!

Okuyalım gerçekleri dilerseniz hüzünle;

"Akıllısıyla, safıyla

Eşittir bütün insanlar"

Dünyanın diğer ucunda da benzer acılar yaşanmıyor değildi. 1861 yılından itibaren devam eden Amerikan İç Savaşı sürmekte idi. Köleliği bitirme mücadelesinde canından oluyorlardı.

Dünyada köleliği bitirme mücadeleleri verilirken; Bordo Siyah Dünya Klâsikleri’nden “1789 Fransız Devrimi Şarkıları”;

“1789 Fransız Devrimi’nin hızla devinimi içinde Konvansiyon Meclisi, her gün yalnız Fransa’nın değil, bütün bir Avrupa’nın, tüm dünyanın yazgısını değiştiren önemli kararlar alıyordu. Televizyon yoktu, radyo yoktu, telefon yoktu, telgraf yoktu. Alınan kararları, önemli olayları kitap ya da broşür hâlinde hemen basmak ve dağıtmak zamanın teknik koşulları içinde olanaksızdı. Bu hizmeti gezgin iletişim araçları olan ozanlar yaptı. Bu kitapta onların ürünleri var”.

Atalarımın “Okuyucu Kadınlar”ına benzer, Fransızlar’ın“Chansonnier”leri “Destancılar” ne dizeler okumuşlar;

Akıllısıyla, safıyla

Eşittir bütün insanlar

Benzer niteliktedir.

Fransız’ı

İngiliz’i

Lapon’u

Huron’u

İsviçreli’si

Aynı tutkuyu taşırlar.

Aynı eğilimleri,

Kusurları paylaşırlar.

Bir babanın, bir ananın

Çocuğudur tüm insanlar;

Şenlendirmek, sürüp ekmek

Toprağı, tüm emelleri.

Yazık ki bazı şeyleri

Eşitçe yapabilecek

Değerde olmayanlar var. Söz: Marchant, E.A.

-------

İnsan Hakları Bildirisi * Ulusal Kurucu Meclisi, 26 Ağustos 1793’te “İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi”ni kabul etti. Devrim yalnız Fransa’yı değil, bütün dünyayı kucaklayıp evrenselleştirmek istiyordu.”

Ya Osmanlı topraklarında! Lord Byron’ın (1788-1824) “Don Juan” kitabında“Gothe, Don Juan’ı çevirmekle kalmayıp Byron’ı şiir imparatoru olarak duyuracaktır ortalığa.”, “Hatice adlı bir Türk kız çocuğunu yanında büyütmelik alacaktır.” ifadeleri de yer almış. Lord Byron, Kanto X, 55, s.376

“Canından sonra ruhunu da kurtarabilirdi küçüğün ya

Garip bir şey olduğu şuracığa eklenmeli ki

Küçük Türk din değiştirmeye yanaşmadı.”

Lord Byron, “Don Juan” Kanto IV. s.204/113,114

“Dönelim öykümüze: Başkentte satılmaya götürülen

Zincire vurulmuş kölelerle dolu gemi

Gerekli işlemlerden sonra saray duvarlarının

Dibine demir atmış durumda görülebildi:

Veba denetiminden geçen

Yükünü pazara çıkardı.

Gürcüsü, Rusu, Çerkezi

Türlü amaç ve tutkular için satılacaktı.

Kimileri pek pahalıya gitti,

Bâkire olduğu üstüne güvence verilen

Tatlı bir Çerkez kızı için bin beş yüz akçe ödendi.

Güzelliği en güzel renkleri ve tonlarıyla örülmüştü gökyüzünün,

Ve satılışı açık artırmaya girip de yitiren kimilerini

Evlerine yolladı suskun puskun.

Bin akçeyi geçince sürülen pey, anlaşılmıştı ki

Sultandı artırmaya giren ve herkes birden çekilmişti.”

Rengigül e-kitabı sayfa 36/994

***

Peki, ya bugün? 1905'te kurulan Galatasaray ki kucağında büyüdüğüm Büyük Britanya'daki futbola, oradaki elit yaşama hayranlıkla kurulan (Burada Tevfik Fikret'in hayranlığını da vurgulamalıyım, değerli dostum, büyüğüm, hocamız, ilk Kültür Bakanımız Talat Sait Halman'a da atıfta bulunarak - Haluk'un İskoç-Amerikan eğitimleri ve Aşiyan yaşantısıyla-) Galatasaray şimdi nerede?

"Satmadık Çünkü Talep Yoktu"

"Günay, futbolcu satma konusunda başarılı olamadıkları yönündeki eleştirileri son dönem için kabul ettiğini belirterek, "Biz bu konuyu dünkü toplantıda konuştuk. Son dönemdeki satmak istediğimiz futbolcular ile ilgili önümüzdeki en büyük engelin pandemi olduğu ortada. Bütün kulüplerin gelirleri azaldığı için bu konuda transfer hareketliliği düşük olmuştur. Bütün dünyaya bakarsak. Bizim 6 transfer dönemi içerisinde sattığımız oyuncuların değeri 61 milyon Euro’dan daha fazla. Pazar günkü gelişmeler yok. Genç kardeşimizi diğer kulüplere gönderdik. Daha fazla satmışız. Son dönemde planladığımız satışlarımız vardı. Bunlar olmadı. Çünkü talep olmadı. Dünyadan hiçbir kulübünden talep ile karşılaşmadık. Ocak ayında kadar yönetmesini bileceğiz. Ocak ayında takımın ihtiyaçlarına göre planlamamızı yapacağız" diye cevap verdi."

Satmadık!

İnsan satmak! İnsan satmak ne demek?

"Humanities"de insan satmak nasıl açıklanabilir?

Öncelikle sporda dilimizi tımar etmeliyiz. "Sözcüklerin Tımarı" konusunu kendi ifadesi ile Mekteb-i Sultani'deki (O zamanlar sadece erkek öğrenciler okurmuş, Nuri dayımız gibi, Orhan eniştemiz gibi, Özen hocam gibi v.s.) Bay Camargue ile yıllar içerisinde kaleme almıştık. Tadımlık paylaşmak istedim konu "gündemde" iken ve tabii ki kitaplaşacak arzusuna izdüşüm.

"Arena" dendiğinde Dil Tarih'ten hocam Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal'ın bilgeliğine izdüşüm; gladyatörler algılanmayacağı gibi -humanities bağlamında- "İnsan Satmak"da 1905'te kurulan ve çoğu halazadem Mustafa Kemal'in ordusundaki Hasnun Galip gibi şehitlerimizden oluşan değerli şehitlerimizin ruhunu ve kemiklerini sızlatacağını düşünüyorum.

Lütfen ama lütfen sözlerimizi tımar edelim.

Hacettepe'den değerli hocam Doç. Dr. Emre Kongar, bir derste bize "ağızdan kaçma" diye bir olgunun olmadığını, beynimizin olduğunu anlatmıştı.

Ayrıca, Prof. Dr. Acar Baltaş ile Sandoz'da söyleşiler düzenlerdik Dr. Altan Demirdere dostumuz (37 yıllık) ile. Acar Hoca, bizim eve yakın Korukent'te (Süleyman Demirel de otururdu, nice sporcu ve sanatçı da) o vakitler. Bir söyleşisinde; "Tansiyon, sinir stres, üzüntü, haksızlık gibi olumsuz etmenlerden bir iner, bir çıkar. Sonra nasıl olsa yine çıkacak diye inmez. İşte yüksek tansiyon böyle olur" diye uzun uzun aktarırdı. Gözlemlediğim; GS'ye gönül veren insanlar neredeyse her günlerini böyle geçiriyor. Bu bedeli hangi yönetim, hangi teknik direktör geri ödeyecek GS'ye gönül verenlere?

Oysa spor, müzik gibi diğer gönlümüze düşenler gibi haz vermeli. Öyle değil mi? "Equal pleasure" olmayan hiçbir olgu mutluluk vermez.

Zaten dünyamız Covid-19 gibi nice hüzünler, streslerle mücadele veriyor. Ülkemizin para birimi, futbolun ülkemize girdiği ülke para birimi karşısında nerede dilim söylemeye, elim yazmaya el vermiyor.

Bırakın şampiyon olmayı! Şampiyon olmasak da ne olur zaten dünya liginde yerimizi bile telaffuz edemiyoruz. Biz öncelikle elimizdekilerin kıymetini bilerek tutmaya bakalım.

Transfer yapılmasın. Türk çocuğu kazansın. Çok sevdiğim ve küçüklüğümden beri Rengigül Hanım'dan yadigar masallarını dinlediğim Balyan'ın adası elimizden çıkmasın. Yönetim, teknik direktör ve kadro gençler ile devam etsin. Kıdemli teknik direktör, yönetime akıl danışalım gerekirse. Ama önce borçsuz bir GSK olsun. Yoksa Osmanlı topraklarının kayıplarına döner ve Mustafa Kemal Atatürk gibi bir kurtarıcı gelemeyeceğine göre satılır. Gidişat böyle. Çok akılcı ve objektif olmak gerek. Bir birlik kurmak gerek. Objektif, maddi ve manevi katkısı olacak bir danışma birimi ile birlikte çalışıp, borçlardan kurtulup, güçlü olmak gerek. Birkaç yıl şampiyon olmasın. Doğayı gözlemlemek gibi: Nadasa bırakmak gibi.

Kazanca yönelik bir proje düşünüyorum (kaleme alacağım) ama sesimi duyan olur mu bilmem?

Saygı ile, 8 Ocak 2021