Açıklama

85. Yaş Günün Kutlu Olsun Prof. Dr. Faik Yaltırık

Gece yarısı, 13 Ocak 2013, Pazar. Babamın 85. yaş gününü kutladık, birkaç saat önce. Aslında doğum günü 11 Ocak. Lakapların kaldırılmadığı dönemde, Şeyhoğlu soyundan geldiği babası Eyüp Bey’in eski nufüs cüzdanından bilebildiğimiz, Karadeniz Ereğlisi’ndeki dede evinde dünyaya gözlerini açmıştı. Şehrine ilk çilek fidelerini getirip, büyük bahçelerinde özenle yetiştiren Eyüp Bey, gerek tipi, gerekse de giyim tarzıyla ne kadar da Kafka’ya benziyordu. Huyu ise Kafka’nın babasına…

Üstün, seçkin, mümtaz anlamındaki ismi, kulağına Faik olarak dua ile üflenen babam, annesi şen şakrak Nevzat Hanım’ın, neredeyse bir buçuk yıl verdiği ana sütüyle büyümüştü. Babaannesi Melek Hanım, nam-ı diğer Melecüm’ün ilk erkek torunuydu. Dedesi Hüseyin Bey’i ise hiç tanıyamayacaktı. Zira, Çanakkale’de şehit düşmüştü. Biraz daha büyüdüğünde, babaannesi ilk erkek torunu olan Faik’e “Bu madalyayı sana vereceğim.” diyerek gösterdiği ise hafızasından hiç silinmeyecekti.

Melek Hanım’ın babası şekercilikle uğraşıyordu ve şekerci dükkanı vardı. Cam kavanozların içinde cam gibi, mangır mangır, rengarenk, her çeşit akide şekeri. Çilekler de şekerciliğe olan merakla getirtilmişti. Çilekli akide şekeri. Dayısı Saffet’in en sevdiği ise damla sakızlı akide şekeriydi ve geçen hafta kutladığımız yaş gününde tadı hâlâ damağında, gözleri parlayarak, yutkunarak bizlere aktarmıştı.

Babamın unutamadığı ilk çocukluk tadı ise, emziğinin tadıydı ve öyle tatlıydı ki Faik bebeğin damağının tadı. Sevgili annesi Nevzat Hanım, incecik, tertemiz tülbentin içine, mis gibi taze lokumu koyup, emzik şeklinde ağzına veriyordu, içten tebessümüyle. Bir yandan da uduyla şarkı söylüyordu. Tabii evde olduğu zaman, babası Eyüp Bey de uduyla eşlik ediyordu. Nevzat ve Eyüp’ün udlarla aşklarının ilk meyvesi, Faik bebek.

Faik ismini neden mi koymuşlardı? Ailede bir Faika Hanım vardı. Bir de Faik olmalıydı. Ne de olsa, bestekâr Hacı Faik Bey’in şarkılarıyla, birbirlerine aşklarını dile getirmişlerdi, Saba, Hüzzam ve Rast ile…

Nihansın dideden ey mest-i nâzım

Bana sensiz cihanda can ne lâzım

Benim sensiz felekte çare sazım

Bana sensiz cihanda can ne lâzım

gönüllerden, dillere, tellere dökülmemiş miydi?  Hele, bu besteyi en güzel icra eden ve kıymetli eniştesi Haydar Sarıali’den gençliğini dinlediği, Hamiyet Yüceses Hanım’ı da yad ederek gülümsemiyorlar mıydı? Dahası Eyüp Bey, Nevzat Hanım’ı daha fazla görebilmek için, sevdiği kızın kapısında yatmamış mıydı, gecelerce? Aşkının aşkı, biricik erkek kardeşi minik Saffet’e, her akşam iş çıkışı, kılıfından özenle çıkartıp, keman çaldıktan sonra, cebinden espriyle verdiği çikolata ile sevindirmemiş miydi? En kokulu çilekleri tattırmamış mıydı?

Ailenin vazgeçilmezi Ereğli çileği. Nefis çilek reçeli yapılırdı, hem de yıllarca devam edegelen bir heves ve iştahla paylaşarak. Görünüşü de, kokusu da ömre bedeldi. Faik henüz üç yaşındayken, bir gün bahçedeki çilek fidelerinin arasına girmiş, bir güzel hapur küpür çilekleri yememiş miydi, üstü başı çilek lekesi! Bazılarının üzerine basmamış mıydı? Hayatın ilk azarını da çilekten işitmemiş miydi?

O günlerin anısına; 85. yaş günü pastasının ikisi de çilekliydi. Nefis çilek-çikolatalı ve çilek-vanilyalı özel. “Her yaş günüm güzeldi ama bu, çok özel.” diyerek pastalarının mumlarını bir solukta üfledikten sonra, duygulu bir konuşma yaptı.  Birbirinden lezzetli ev yapımı pazı dolmaları, lokum gibi tas kebabı, mezeler ile akşam yemeği... Kahkahalar patladı anılara yolculukla, aramızda bulunamayanların kulaklarını çınlatarak ve yad ederek uçup gidenleri…

Çilek bahçeli dede evinde, dünyaya gelen minicik Faik, ülkesini orman botaniği alanında temsil etmiş, soyadına türler bulunan bir profesördü ama, o benim babamdı, acı, tatlı her özelini bildiğim. Adı bir bestekârdan yadigâr.

Her zaman yaptığım gibi o yadigarların anısına, kitap odamızdaki bir çekmecede duran babaannem Nevzat Hanım ve dedem Eyüp Bey’in, musiki dosyasını çıkarttım o gece yarısı. Saba – Chantturc ve sonrası Osmanlı Türkçesi ile devam eden notalar, sözler, özenli, romantik resim ve fotoğraflar… Satış Yeri: “Chamli İskender, Eski Darülfünun karşısı, Stamboul, Telephone 1836” ibaresi, Kutmani Zade Şamlı İskender, Alati musikiye ve her nevi Nota neşriyat mağazası, Hicaz Faslı, 31 Parçadan mürekkep peşrev, beste şarkı ve saz semaisini havidir. Musiki şinaslar tarafından tertip ve tashih edilmiştir… Şimdiye kadar makamatı muhtelifeden neşredilmiş olan fasılların esamisi bervechiatidir… Behnrinin Fiatı 40 kuruştur… Severim Her Güzeli… O Fettan Dilinin Sırrına Kandım…Sensiz Gecenin Var mı Sabahı…Aşkınla harap olduğumu…Şen gözlerine…Sevdi Gheuynum…Saçlar dagınık – Bir gece… Ruhumda Bahar açtı… İnleyen udum mu… Tango Türk - Kırmızı Dudak, Piyano Muallimi Mihran Pabuçyan Efendi, Tambouri Djemil Bey, Mihran E, Yesari Asım, Kanuni Artaki Ef.” ve daha niceleri ile gözlerimde damlalar, koca bir yadigâr dosya…  

Bordo renkli eski dosya da içindekiler kadar ilginçti. “American Academy for Girls 1876” amblemiyle… Nevzat Hanım, acaba hangi mezuniyet kostümü dikmişti, bir genç kızın sevincine, güzellik katmak üzere?  

Yine esef ettim, atalarımın bildiği eski Türkçe bilemediğime. Yadigâr fotoğrafların arkasında yazılanları da okuyamadığımdaki histeydi yüreğimi burkan ve bu yaşımda realize edebildiğim… Hem de bu kez, iki kere esef ettim; Eski Türkçe’nin yanındaki notaları da okuyamadığım için.

Sevincim ise maddi ve manevi pek çok yadigârların kaybolmuşluğuna inat, aşk nameleri elimde aşk ile bana bakıyorlardı ve Hacı Faik Bey gibi üretken bir bestekârımızdan yadigâr adıyla, Prof. Dr. Faik Yaltırık da kendi dalında üretken olmuş, hatta  soyadı Peygamber Çiçeği’ne verilmişti, Rengigül Hanım’ın kitabının konseptine de uyan.

Pastalarındaki mumları, hep böyle kuvvetli söndürebilseydin, sevgili babaanneciğimin biricik oğlu, ismi bestekârdan yadigâr babacığım.

Çilek kokulu, “Chantturc” notalı nice akşamlara, içimde aşk ile âşıklara tercüman olan dünyadaki ünlü ünsüz, eserleri gün yüzüne çıkabilme şansını yakalayabilen, yakalayamayan, aramızdan ayrılan, yaşayan ve yaşayacak tüm sanatçılara ve sanatçıları destekleyen, sanatçı ruhlara saygıyla.

Bu yazımdan üç yıl sonra ebediyete intikal etti...