Açıklama

Edip Âli Baki'nin* Öğrencisi Sevgili Kayınpederim Saffet Ural'ı Ebediyete Uğurladık.

Pek Sevdiği "Mussorgsky - Night On Bald Mountain" Çalıyor Onun İçin. 

6 Ocak 2013, Pazar. Bütün gün, sevgili kayınpederim Saffet Ural’ın 88. yaş gününü kutlamıştık. Hâlâ çok yakışıklı, hâlâ “romantik filmleri seviyorum.” diyordu. Bizlere, hoşuna giden film yıldızlarının yüz ifadelerinden derlediği arşivini gösterirdi. Güzel kadınların yüz ifadeleri. Işık yansımaları, tutku ile sevdiğine bakışlar ve bazı dekolte fotoğrafları gül resimleriyle gizlediği utangaç ruhu. Güzel, saf, temiz bir yürek. Kendisine pastayı yasaklasa da doktoru, iki pastadaki mumlarını üflemiş, kesmişti özenle, milimetrik. Önce sol tarafında oturan, 61 yıllık eşi Ulvişşş dediği Ülviye Hanım’a sonra bizlere ikram ettirmişti.

Gülüşmeler, tatlı, duygusal ses titremeleri, her yılki “Bu son partim mi acaba?” konuşmaları… Hem yeni yıl, hem yaş günü kutlaması. 

1926 yılında bir sevinç, evin tek erkek çocuğu olarak nasıl doğduğunu, babasının mutluluktan uçtuğunu, müjde paraları dağıttığını, denize karşı dünyaya geldiği için deniz tutkusunu aktarmıştı.

Sonra, bana dönmüş ve “Sophia, dinle.“ demişti. Bana zaman zaman gözlerinin içi gülerek Sophia derdi. O davudi sesiyle ve kendisini makam bilgisiyle yıllarca imtihan eden, kıymetli eniştesi, Rengigül Hanım’ın biricik oğlu Haydar Sarıali Bey’i de yad ederek;

Benzemez kimse sana
Tavrına hayran olayım.
Gözlerinden süzülen
İşvene kurban olayım.

gözlerime bakarak tarifsiz huzurla, genç ruhuyla söylemişti. 

“Bana böyle bir mutluluk yaşattınız, şahsımı ihya ettiniz.” diyerek, öpüşerek, koklaşarak evlerimize dönmüştük.
O olmasaydı kitabımız bu renkte olamazdı. Sülalemiz fotoğraflanamazdı. “Cemiyetimizin ehli keyfidir.” diye takdim edilen, nadir hayat adamlarından biridir. Büyükada âşığı olarak adanın keyfini çıkartan, tadan ve tattıran ender erkeklerdendir. Müdavim olmayı yeğlemiştir. Gitmeye alıştığı yerlere gidemediği zaman umutsuzluk, mutsuzluk yerine yine neşe saçar. Kitap odasında, tarih kitapları ve mecmualarını yerlerine kaldırır. Fayton ve vapur fotoğraflarının büyüklerini karşısına koyar, duvardaki ada tablolarına bakarken, bir taraftan ada şarkıları söyler, o davudi sesiyle. Daha önce topladığı çakıl taşlarını masasına yerleştirirken de kasetçalarından Türk Sanat Musikisi’nden, Klasik Batı Müziği'nden en sevdiklerini dinler ve eşlik eder. Sonra bir espri, bir komik anı anlatır.

O gün “İlk defa hayatımda Haydar eniştem öldüğünde ağladım. Bana çok iyiliği dokunmuştu. Nur içinde yatsın. Anne ve babamda bile ağlayamamıştım.” demişti. Gazeteci büyüğümüz kıymetli İbrahim Küçükkurt’u da anmıştım. "Haydar Bey yakışıklı bir adamdı. Yakışıklı olduğunu mezar taşından anlarsınız." demişti ve Allah’tan tam zamanında tüm büyüklerimle söyleşi yapmış, anılarını kayda geçirmişim. 

Saffet Bey de yakışıklı bir adamdı. Ruhen de. 

350.000 fotoğraf ile ülkenin sosyal tarihinde yerini almıştı. Karakalemden ziya ile denilen cam film, siyah beyaz, renkli, anilin boya renklendirme yapmıştı. Laleli'deki ilk fotoğrafhanesi bir sanat mahfeli idi ve Reha Yurdakul en samimi arkadaşı. Asuman (Sürahi Hanım diye Türk izleyicisinin bildiği) o zamanlar minicikti ve Saffet abisine çikolata getiriyordu. Kendisinden etkilenen Atilla abi (Bayraktar)** karakalem öğrenmiş ve sonrasında Fransa’ya gitmiş, sanat dünyasındaki yerini almıştı. "Tütün Zamanı" filmi çekimlerinde Yılmaz Güney’in fotoğrafını çekmiş, sohbet etmişti. Genç Aziz Yıldırım’dan, Hayrettin Karaca’ya, enişte Orhan Madenci’den, Anne – Adam Thomsons’a nice komutan, akademisyen, sanatçı, işadamı evinde, bahçesinde, verandasında musiki ile ağırlanmıştı.

Osmanlı Dönemi Reji İdaresi Dava Vekili Mustafa Saffet’in torunu, babama orman sevgisini aşılayan Bitinyalı süvari orman mühendis yardımcısı Tayyip Ural’ın ve Akçakoca ilk kadın belediye meclis azası Balatlı Çerkez Seher Hanım’ın oğlu, babamın sevgili dayısı, eşimin babası Saffet Ural bize 1 Nisan şakası yaptı anlaşılan. 

“Roman demek ben demek.” der ve nice edebi kimliği bize aktarırdı. Edip Âli Baki'nin öğrencisi sevgili Saffet Ural nur içinde yat. Atilla Bayraktar abi ile de yine Paris’te Eiffel’e çık. Kırmızı şarabını yudumlarken de “Bak bir kadının gözyaşları gibi süzülüyor damlalar.” de. Şarkılara iştirak et! “Kemal Demir ile biz Cumhuriyet Baloları’nın gülüydük.” dediğin gibi dans et. “Çıplak Dağda Bir Gece” (Mussorgsky - Night On Bald Mountain) ve nicesi senin için çalacak.