Açıklama

Hocaların Hocası Olmak:  Öğrencisindeki Yeteneğin Farkına Vardırabilmek Sanatıdır

“Markalaşma Yolunda Sürdürülebilir Başarı” konulu yazımı okuyan genç okuldaşım; “Yazınızı okudum ve çok etkilendim. Hatta daha planlı şekilde yaşama kararı aldım.” diye bana duygularını ifade ettiğinde mutlu oldum. Ben de rahlesinden geçtiğim hocalarımın özelliklerini aktarmanın yerinde olacağını düşündüm. Zira onlar birer marka idi.

Hocam Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal’a Saygı ile

İstanbul, Londra'dan sonra Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi

Küçüklüğümden beri, farklı mekanlarda, yerli-yabancı arkadaş çevresinde büyüdüğüm için bana her yer, her millet ve dinden insan "Ben"mişim gibi gelir.

O nedenle de gittiğim yer, ister Viyana, ister Cidde, neresi olursa olsun, ister Jamayikalı British arkadaşım Mavis Joy, ister Amerika’daki Melissa’cığım, kim olursa olsun oraya, ona yarım günde alışırım.

Bunu altı yaşımda Edinburgh'da ilkokula yazdırdıkları gün, tek kelime İngilizce bilmeden, annemden ayrılırken gözyaşlarımla anlamış, İskoç Bulldog Rasty’nin karnında onunla sohbetle üstümden atmıştım.  Ben “evren”im, evren "ben".

Sınıfımızda çoğu Ankara Kolejli olmak üzere, yirmi öğrenci vardı. Yirmisi de güzel ve yakışıklı idi, en başta ruhen.

Bölüm Başkanımız ise ne güzel bir şans ve onur ki hocaların hocası Ord. Prof. Ekrem Akurgal'dı. Ben ise tipik bir İskoç genç kız gibi giyinmiştim. Mavi İskoç eteğim, lacivert kadife ceketim, beyaz bluzumla.

Hocamız, o güneş gibi parlayan ışığıyla sınıfa girdi. "Günaydın, hoş geldiniz, neden bu bölümü seçtiniz?" sorularıyla tek tek, her öğrencinin yanına giderek bizleri tanımaya başladı. Her bir öğrenciye "Arkeoloji" kelimesini telaffuz ettirerek. Benim yanıma geldi. Her öğrenciye yaptığı gibi, şöyle bir tepeden tırnağa süzdü ve biraz da şaşkın, gülerek, gözlerinin mavisindeki eteğime baktı. Ben de diğer arkadaşlarım gibi ayağa kalkarak, tebessümle ve hafif reveransla "İsmim Rengigül." dedim. Yüzündeki ve bakışlarındaki ifade derhal değişti. Bilinçli ve derin bilgi sahibinin aldığı koku idi bu.

"İstanbullu muyuz?" diye sordu, bir dudağı yana kıvrılıp, gülerek. Ben de "Evet, hocam." dedim. "Eski Saraylıyız, anlaşılan." diye yanımdan ayrılarak, diğer arkadaşıma doğru gitti ve bana "Arkeoloji" kelimesini telaffuz ettirmedi. Bu, gözlerle anlaşmaktı.

"Arkeoloji"yi doğru telaffuz edemeyenleri tahtaya aldı ve doğru söyleyinceye kadar uğraştı. O zaman, o arkadaşlarım için içim cız etmişti.

Beni, kendi normlarınca tanıdı. Ben ise kendisinden ne çok şey öğrendim, hayata dair!

Derste, babam gibi slayt gösterir, bir yandan da etkili anlatır ve hemen çizmemizi isterdi. Çizim kabiliyeti de yabancı dil ve müzik kabiliyeti gibidir. Bir cevher varsa gelişir. Her yaptığım özgün çizimlerimde, bilirim ki Ekrem Akurgal hocamın ruhu ışıldıyor.  

Hocaların hocası olmak yeteniğinizin dışa vurumunu sağlayabilmektir. Disiplindir. Kuraldır. Sabırdır. Her işi aşk ile yapmaktır.