Açıklama

Kilt'li bir İskoç! Ve utangaçlığım!

Yıl 1974, Londra. Trinity House School yıllarım. Henüz 17 yaşımdayım. Yılbaşını Edinburgh'ta kutlayıp, yine Londra'ya döndük. Ne güzeldi yeni yıl. Xmas eve, xmas box...

Ve... Easter geldi. İskoçya'nın Edinburgh kentine yine Londra'dan gideceğiz. 1963 ve 1964 yıllarındaki çocukluk anılarımdaki cânım Edinburgh. İlkokulum. Eildon Street... British Council.

Yıl 1975. Güzel bir bahar akşamı. Dostumuz İskoç aile bize sürpriz yapacak. Biliyoruz ki İskoç üstatlarıyla buluşacağız.

Hayatımda ilk kez güzel, özel bir lokal göreceğim. Belki küçükken de gördüm ama ne olduğunu bilmeden, irdelemeden. Sorguluyordum. "Lokal ne demekti?" benim gibi gencecik bir kız için.

Hiçbir fikrim yoktu ama İskoç ailenin babası çok iyi bir insandı. İyilikle, kendinden bahsetmeden de yardım yapardı. Olumlu konuşurdu. Olumlu bakışlarından, iç dünyalarının sesleri, sanki evrene yayılıyor gibiydi. Güzel giyinirdi. Dans kulübüne de üye idiler. "Gerçekten yardım için, dayanışma için var olduklarını biliyor ve sadece el sıkışmalarıyla anlayabiliyorsun." demişti babam ve el sıkışmalarını göstermişti. "O, "Scots Master"lardan iyi biri." demişti.

İşte bu düşüncelerde iken, annem en şık elbisemi giymemi kulağıma fısıldadı. Neden fısıldadı bilmiyorum ama etkili olmuştu. Mavili kilt'imi ve içindeki uçuk mavisine yakışan kadife mini ceketimi, ipekli bej gömleğimi giydim. Annemin seçimimi beğendiğini yüz ifadesinden anlamıştım. Lacivert İtalyan ayakkabılarımın yakışacağını söyledi. Duraksamadan giydim.

Aklımda “Nasıl bir yer acaba ve kimler var?” heyecanı ile alacakaranlıkta sâkin bir mahalleye geldik.

Koskocaman bahçeli tipik bir İngiliz evinin önündeyiz. İhtişamlı! Cumbalı, yuvarlak pencereli. İçeriye adım attım ki hayrân oldum. Dış kapıdan girince sofa ve sonrasında sadece kocaman yekpâre bir salon. İki kat ama tek kat gibi. Tavan boyu belki de on metre. Ve kubbeli varaklı tavanda bilin bakalım ne var?

G harfi. Koskoca bir "G" harfi.

Ne olduğunu biliyorum; "God" demekti.

Hafif ve leziz ikrâmlar salonun ihtişamlı sadeliğine uyumlu bir zarafet içinde... Işıklar sadece tavanın ortasındaki G'yi aydınlatır gibi. Loş ve pırıltılı bir mekânda uçucu, ipeksi parfüm kokuları... Ve müzik, dans başlıyor!

Oturduğum koltukta, İskoç eteğimin iğnesini düzeltirken, “Kilt”li bir İskoç!

Ve utangaçlığım! Ah! Hayat boyu sürecek utangaçlığım! Her utangaçlığımdaki bedenimin refleksi; ellerimin buz kesmesi, yanaklarımın kızarması...

İNGİLTERE ANILARIM

"You have bewitched me, body and soul, and I love you, I love you." diyor sevdiğine İngiliz beyefendisi.

***

"Utangaclık, asil insanlara has olan ahlaki özelliktir.", Rıza Huseynov Mirzade