“Marka Olma Yolunda Sürdürülebilir Başarı”ya Örnek: Mimar Sinan – II. Bölüm
Ülkemin markasına en güzel örnek olarak aklıma ilk Gazi Mustafa Kemal Atatürk gelir tabiî. Ancak, her mesleğin öncü markalaşmış şahsı olur. Mimarlık konusunda da en iyi örneklerden birisi eserleriyle UNESCO Dünya Mirası’na giren Mimar Sinan bence, kuşkusuz.
Mimar Sinan’ın botanik özelliğinden kısaca bahsetmek istiyorum bu yazımda. “Marka olma yolunda sürdürülebilir başarı”ya en tipik örneklerden biri Sinan nur içinde yatsın. Öğreneceğimiz nice öğreti var kendisinden.
Mimari estetik farkındalığının, estetikle büyümenin daha güzele ulaşmada önemine inanıyorum. E-kitaplarımın satır aralarında da vurguluyorum. Bir e-kitabımın 91 yerinde mimar kelimesi geçtiğini görünce, biraz da hayret ettim doğrusu.
Sinan neden usta? Simgelerin felsefesine vâkıf. Doğayı doğru gözlemliyor. Doğru gözlem, sabır ve doğru uygulama; başarıyı getiriyor.
Mimarlığa ve Çevreye Duyarlı Olmak
Simgelerin felsefesine vâkıf olan üstat Mimar Sinan, botaniği nerede kullanmış? Hamamda. Türk hamamlarımız birer sanat şahaseri. Osmanlı dönemi yabancı gezginlerin de bu gözünden kaçmamış. Etkileşim ile Osmanlı toprakları dışına çıkmış. Büyük Britanya’ya varmış!
1959 yılında İstanbul’daki Atatürk Arboretumu’nun (Canlı Ağaç Müzesi) kuruluşunda Parisli botanikçi Camille Guinet, babama; “Mimar Sinan, iyi bir botanikçiymiş. “Boynu Bükük Lâle”yi işlemiş. Lâle, sâdece döllenince boynunu büker.” demiş.
Gelin hamamı kurnalarındaki, boynu bükük lâle motifini kullanan Mimar Sinan gibi bakabilmek, görebilmek, uygulayabilmek.
Pekiî, Mimar Sinan nerede dünyaya gelmişti? Nasıl bir evde doğmuştu? Kapadokya seyahati gerçekleştirmiştik. T.C. Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü’nden öğrendiğim; Kapadokya ve Göreme Milli Parkı’nın 1985 yılından itibaren UNESCO Dünya Mirası asil listesinde olduğu. Açıklama şöyle: “Kapadokya 60 milyon yıl önce; Erciyes, Hasandağı ve Güllüdağ’ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgâr tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıktı. Hititler´in yaşadığı topraklar daha sonraki dönemlerde Hristiyanlığın en önemli merkezlerinden biri oldu.”
Bu kültür inceleme seyahatimizde Sinan’ın evini gezmiş, fotoğraflar çekmiştik. Değerli rehberimiz Can Bey’e rica ettim, evi kısaca betimledi:
“Mimar Sinan’ın doğduğu Ağırnas Kasabası 3500 yıllık tarihiyle görenleri kendine hayran bırakıyor. Taş evleri, yeraltı şehirleri, olağanüstü doğal güzellikleri ve ucu bucağı olmayan tünellerinin yanı sıra kasaba son yıllardaki ünü; Koca Sinan’ın doğduğu eve bağlı. Sinan’ın 22 yaşına kadar yaşadığı bu ev başlı başına bir mimari şaheser. 500 yıllık kemerleri ve nişleri halen daha ayakta olan ev çok fazla tadilat görmemiş olmasına rağmen bugüne kadar ayakta kalmayı başarmış. Evin zemin katı Kapadokya’nın genelinde görebildiğimiz volkanik tüf tabakası oyularak mutfak ve kiler haline getirilmiş olup geriye kalan kısmı ise kesme taştan inşa edilmiş. Ahırı, oturma odaları, zahire ambarı ve yatak odaları da sapasağlam şekilde bugüne ulaşan bu devasa ev, uzun bir süre ziyarete kapalı iken son yıllarda kasabaya gelen yerli ve yabancı turistlerin talebiyle ziyarete açılmış durumda. Sizin de yolunuz Kayseri’ye düşerse Ağırnas Kasabası sadece 30 dakika uzaklıkta Gesi Bağları’nın hemen ardında sizleri bekliyor.” Can Günay
Çektiğim fotoğraflardan bir tanesini paylaşmak istedim. Ağırnas Kasabası dünya çapında bir kasaba olabilirdi. Ülkemdeki ilk akademik turizm mezunlarından biri olarak da şunu söyleyebilirim: “Mimar Sinan Turizmi” uluslararası boyutta gerçekleşebilirdi. İçine nice multidisipliner ögeyi de kattığımda kim bilir ne detaylar ortaya çıkar diye düşünüyorum. Elimizdeki değerlerin farkındalığı ile nice güzellikler gerçekleştireceğimize inancımı koruyorum.
“Marka olma yolunda sürdürülebilir başarı” ve “farkında olmak”, “Sahip olduğuna sahip çıkmak” konularım ile güzel, huzurlu, başarılı ve mutlu bir yıl dilerim.
https://www.guncelkadin.com.tr/2019/02/18/rengigul-markalasmayi-yazdi/