Açıklama

Sahip Olmaktan Öte! Sahip Çıkmak, Korumak Demektir

“Markalaşma Yolunda Sürdürülebilir Başarı” konulu yazımı okuyan ve görüş bildiren genç akademisyen ve üst düzey yönetici adayı gençler, genç okuldaşlarım arttıkça bu konu üzerinde yoğunlaşma hissi taşıyor yüreğim.

“Markalaşma yolunda sürdürülebilir başarı”da en çok nelere dikkat etmemiz gerektiğine de dilimin döndüğünce değinmek istiyorum. En başta: Sahip Çıkmak.

Nedir “sahip çıkmak”?

“Trablusgarp de, Selânik de bizim Osmanlı topraklarımız idi ve tabiî ki Mısır da…” cümlesini okuduğumuzda aklımıza ilk ne geliveriyor ile örnekleme yapalım.

Benim ilk aklıma geliveren: Osmanlı topraklarımıza sahip çıkamamışız. O zaman ders çıkartmamız gerek her konuda, her olguda. 

Bir dünya lideri olarak tarihe geçen, bizim topraklarımızın önderi/örneği Atatürk’e başta olmak üzere,  bir marka olabilmeyi başarabilmiş, hak etmiş ve sürdürebilmiş her isme, her değere, toprakların kültürüne, verimine sahip çıkılması gerekliliğinin bilincinde olunmalı diye de düşünüyorum.

Elimizde kalabilen bereketli topraklarımızın tüm ürünlerini, ekonomiye katkı ile dünyaya duyurmak, markalara sahip çıkmak ve yeni markalar yaratmak, tarihsel gözlemlerin bilinciyle gerçekleşebilir. Dünyadaki verimli toprakların, ticari marka değerlerine sahip çıkılması, atalara olan vefâ borcudur. Toprakların ne denli bereketli olduğunun bilincini aktarmak da gelecek nesillere emanettir olgusunu benimsiyorum.

Sahip çıkmak, korumak demektir.

“Sevgi ve Barış Markası” olabilirse dünyamız, sanırım “Dünya Huzuru”nu yakalayabiliriz, elbirliği ile.

Verimli topraklara sahip olmak. Sahip olduğun toprakların verimine sahip çıkmak. Tarımı  bilmek. Sadece iktisadî tarımı bilmek değil, her konuda iktisadı bilinçli uygulayabilmek, değişen dışsal olguların farkındalığında olmaktır.

Bu ise; sadece devletlerin değil, ailelerin de olmazsa olmazı bir bilinçlenme olabilmeli!

Sevdiğine Sahip Çıkmak: Aşkı, sevgiyi, toleransı, mucitliği, güveni, dürüstlüğü, şefkati, vicdanı, sabrı, sorumluluğu, zarafeti, ruh estetiğini... Dahası, birbirlerini kıskanmamayı, kibirli olmamayı, ihtiraslarına yenilmemeyi, tahrip etmemeyi, aile mirasına sahip çıkmayı... Diye uzayıp giden bir multidisipliner bütünlük bence.

Bu olgunun içinde “Birlikte Yaşam Sanatı” da var. Onu da ilerki yazılarımda dilimin döndüğünce aktaracağım.

Tıpkı her olguda kararını, dozunu bilmek gibi. Tıpkı özel yaşantımızda her kişinin şahsi tercihlerine saygı gibi.

Sahip olduğunun değerini bilmek! İşte işin püf noktası bu!

Farkındalık, bilinç!

Gözlem yapmak. 

Kendi özünün değerini bilerek form almak.

Dara düşünce, sudan çıkmış balık gibi olmamak.

Hayatı bilinçle kucaklayabilmek.

Sevdiğine sahip çıkmak! Kendi öz varlıklarına, varlığına sahip çıkmak!

Yine örnekleme yaparsam; sahip olduğuna sahip çıkmaz iseniz düşman işgal eder, topraklarından olursunuz. Şayet sahip olduğunuz maddi ve manevî aile mirasına, ata değerlerine sahip çıkmaz iseniz tüm varlıklarınız elinizden gider, bir daha sahip olamazsınız. Sahip olduğunuz doğaya sahip çıkmazsanız “organik” sözcüğü dilimize girer, doğal hayatı özlemle yad edersiniz. Sahip olduğunuz sağlığınıza sahip çıkmaz ise sağlığınızdan olursunuz.

Sahip olduğunuz işinize sahip çıkmaz iseniz!..

İş hayatında da mesleki eğitimlerinize sahip çıkıp, daha ileri giderseniz, çağın gerektiğine uyum sağlayıp, deneyimlerinize de sahip çıkarsanız ve bulunduğunuz konumu hem korur hem ileriye dönük kendi bilgilerinizin, gözlemlerinizin harmanına sahip çıkarsanız ve ilk günkü heyecanı içinizde taşırsanız başarılı olursunuz.

İşte de aşkta da başarılı olmak, sahip olduğuna sahip çıkmak ve ilk günkü heyecanı içinde taşımaya bağlıdır diye düşünüyorum deneyimlerimle.

Ne iş yaparsanız, aşkla yaparsanız ve sahip olduğunuza sahip çıkarsanız ki bu özverili, meşâkkatli, sabırlı bir emektir, başarı kendiliğinden gelir.

Sahip Çıkmak Emektir. Emeksiz Hiçbir Başarı Yoktur.