Açıklama

Saygılı "Ol"mak: Zarafet ile duyarlı "Ol"mak

"Etrafındaki apartmanların havasını kesmemek maksadı ile..."

“Bir fotoğraf, bir cümle, bir broş, bir biblo, bir kitap, el yazımız nasıl da bizi yansıtır! Sanat yaşamımızın ayrılmaz bir parçası değil mi sizce de? Farklı kulvarları birleştiren, ruhumuzdan bedenimizi besleyen, her dâim genç tutan bir evrensellik. Bir an Pera’daki çocukluk, ilk gençlik hafta sonları aklıma geldi; “Uy Balon Dünya”, Sıraselviler Devekuşu Kabare’de küçük yuvarlak masalardan tiyatro izlemek ve sonraki temsilleri düşlemek. “Lüküs Hayat”. AKM’de “Kuğu Gölü Balesi”, hayranlıkla defalarca izlediğim “Giselle”. “Ayşegül” dergilerimizin neşesinde, Nisa Serezli’nin oyunu ile Ali Poyrazoğlu’nun oyunundaki fark ve benzerlikleri bulma tiyatral oyunlarımız. “Oliver Twist”, “Grease” ile neşeli Londra anıları.

Biz gülüştükçe annemin “Çılgın Amandalar” diyerek gülmesi. Yıllar içinde; “Damdaki Kemancı”, “Ayşe Opereti”, “Sokak Kızı İrma”, “Kaldırım Serçesi” hâtıraları. Bahriye anneannemin “Mikado’nun Çöpleri”, “Ahududu Likörü”, “Bir Delinin Hâtıra Defteri” anlatımlarını “Arkası Yarın” gibi dinlemek. “Kanlı Nigâr”a bir daha gitmeli” ifadeleri. Şan Tiyatrosu, Dümbüllü ve Bal Mahmut ve tabiî ki konserlerini hiç kaçırmadığı ve en önden sinema tarihçisi akrabamız Erman Şener’in annesi sevgili Nadide teyze, nâm-ı diğer Nadi Kaymak Hanım ile Zeki Müren’in kıyafetleri hakkındaki yürek ferahlatan yorumları.

Beyoğlu Bab Cafeteria’da arkadaşlarımızla self servis kuyrukları, müzik kutusundan eser seçmek, esprili gülüşmeler, kaçamak utangaç bakışlar. Erkek arkadaşımızla neredeyse üç-dört ay sonra, el ele tutuşmalar. Kadıköy’de yazlık sinemada ABBA filmini seyretmenin neşesi. Kışın, Nişantaşı Konak Sineması’ndaki kuyruklar, Muhsin Ertuğrul Sahnesi, tayyörlü, eldivenli annelerimiz. Babalarımızın şapkalarını çıkartarak ve yarı beline kadar eğilerek tanıdıklarına selâm vermeleri. Tiyatro bitiminde sanatçıların sahneye çıkarak, seyircileri önce teker teker, sonra el ele tutuşarak selâmlaması. Seyircilerin de perde kapanana kadar alkışlaması. En güzel andır, sanatçılar ve sanat severler için. Perde kapandıktan sonra, biraz daha alkış devam eder. Sonra, hem sanata, hem de birbirlerine saygı bilinci ve disiplini ile tebessümle, sessizce, ağır ağır tiyatro salonunu terk etmeleri.

Annemin incecik topuklu, siyah file ayakkabılarının Hüsrev Gerede’mizdeki parke taşların arasına sıkışması. Teşvikiye’den, 1.Levent’te taşınma telaşlarımızda babaannemin; “Emek Apartmanı’nı yaptırmadan önce, Levent’te ev almıştım da “Nevzat Hanım, biz oraya nasıl geliriz? Kurtlar iniyor!” diye geri vermiştim. Yapabilecek misiniz?” sözcükleri ile, Nişantaşı’ndan en son otobüsün akşam 19.00’da olduğu Levent’e taşınırken, aklımızdaki soru işâretleri. Anneannemin yazlık şemsiyeleri, gerçek gibi ruh vererek anlattığı belki de gerçek masalları, Çarliston stepleri, kahve ile merakla beklediğimiz sandık açmaları.

Babamın ve Prof. Dr. Hüsnü (Demiriz) Amca’nın, bilimsel ekskürsiyonlardan çektikleri slayt gösterileri ile annelerimizin sımsıcak ıspanaklı börekleri, elmalı tarçınlı pie’ları. Gümüşsuyu’ndaki evlerinde Mete Demiriz’in kendi yaptığı kukla gösterileri, Edinburgh, “British Council” anıları.

Okulun Hilton’daki beş çayları, “Çay’dan sonra, sakın bilmediğiniz bir arabaya binmeyin!” öğütleri, bazı yasaklı diskolar. Yazın, yazlık sinemalarda ayışığı ve yıldızların altında romantizm. İki gözü iki çeşme hanımlar. Heybeliada’da İsmet Paşa’nın çivileme atlama hazırlıklarından önce, babamın “Milli Mücadele’de çok emekleri var.” diyerek elini öptürmesi. Behçet Necatigil’in kızı ilkokul arkadaşım sevgili Ayşe ile “Şâir Nedim” çocukluk hayâllerimiz ve acı badem kurabiyesinin Heybeli’nin deniz kokusuna karışan kokusu." Rengigül e-kitabı satıraraları

Arkadaşım, sevgili İnci İlhan, "Konak Sineması"nın proje bilgilerini içeren teknik yazısını, güzel yorumuyla paylaşmış, ben de "Konak Sineması ve çağdaşları bir kültürdü." diye yorum yapmıştım. 150 yılı içeren "Rengigül" e-kitabımın satıraralarındaki Konak Sineması'nın, "dergi.mo.org.tr"deki teknik bilgi giriş yazısındaki "mahalle sakinlerine saygıyı" okuyunca, yine uzaklara daldım gittim.

Sevgi, Saygı, Zarâfet ile "Ol"abilmek...